KOZMETİK | Rımmel London Wake Me Up Fondöten İncelemesi

 Herkese merhaba!

Kozmetik alışverişi yapmaktan evet, büyük keyif alıyorum. Ve evet, bazen ihtiyaç duymadığım halde bir ürünün farklı birçok çeşidine elim gidebiliyor. :O Ancak fondötene gelince benim için iş değişiyor. Sanırım en çok fondöten alırken ince eleyip sık dokuyorum. Gözüme kestirdiğim fondötenin bende nasıl duracağını görmek için öncelikle satıldığı mağazaya gidip yüzüme uygulanmasını rica ediyor ve o fondötenle tüm günümü geçiriyorum. Eğer sevdiysem de içeriği, gramajı, spf içerip içermemesi gibi faktörlere göre ihtiyacımı tespit ediyor alacaksam ona göre satın alıyorum.

Ancak Rimmel London Wake Me Up fondötenle tanışmamız biraz daha spontane oldu. Uygun fiyatlı ve günlük kullanım için ideal bir fondöten aradığım sırada Watsons'a çok kısa bir süreliğine uğramışken Rimmel London standına bir göz attım ve çıkarken de Wake Me Up'la çıktım. C vitamini içeriyordu, fiyatı uygundu, satış danışmanı da iyi bir ürün diye bahsetti, ben de rengi bileğimde denedim ve aldım. Bu arada benim rengim 100 Ivory.

Ertesi gün denemek için paketi açtım ve nemli Beauty Blender'ımla uyguladım. İlk yarattığı bitişi çok sevdim. Kadifemsi bir dokusu, tenimmiş gibi duran güzel bir yapısı vardı. Ama sevincim kısa sürdü. Çünkü işe gittiğimde aynaya bakınca disko topunu andıran suratımla karşılaştım. :o Sanırım bu fondötenin 'brightening'den kastı içindeki kocaman kocaman simlerdi. Üstelik çok kısa bir sürede oksitlenmiş ve cildim ürünü kusmuştu. Belki sevenleri olabilir bilemiyorum ama ben highlight hariç (Nars Orgasm'ı ayrı tutmak kaydıyla<3) tende çok ışıltılı duran ürünleri sevmiyorum. 

O günden sonra bir şans vermek için bir defa daha denedim ama sonuç yine aynıydı. Bu sebeple de artık kullanmıyorum. Buraya kadarmış Wake Me Up, neyse ki kardeşim seni benden çok sevdi ve ziyan olmayacaksın.

Herkese çokça sevgiler! <3