Cumartesi, Temmuz 21, 2012

-BEN HALİ | İyi ki doğdum!


Sonsuzluk...

Hayatın güzelliğini, hayatındakilerin güzelliğini en çok hissettiren o her günden farklı gün… Dolu dolu 24 olduğum gün, 20 Temmuz. Dündü, dün benim doğum günümdü, ben tabi hala yaşıyorum mutluluğunu. Tek buruk tarafı bir yas daha büyümem, iyi tarafı büyümeyi kaç olursam olayım hep reddetmem. :)

Başka ve en iyi tarafı ise yaşadıklarım,“yaşayacağım” diye heyecanlandıklarım... Ailem, dostlarım, hayatımdaki güzel insanlar… Hem zaten hepsinin aynı anda sana kendini özel hissettirmesi kadar guzel başka bir şey olabilir mi...

Bir kere de buradan teşekkür ediyorum o yüzden ben;

Başta aileme: Beni her zaman sevdikleri için, her zaman karşılıksız sevdikleri için. Konusu ne olursa olsun hep konuşabildiğimiz için, bana özgürce karar alabilme şansını hep tanıdıkları için, kararlarıma saygı duyabildikleri için, aynı zamanda dost da olabildikleri için…

Kardeş gibilere: “Güzel insan” dediğimiz şeyin varlığını ve şansını bana hep hissettirdikleri için. Şanslıyım çünkü yeni yaşımı 20 Temmuz’un ilk dakikalarında kutlayacak diye arabayı kenara çekip kocaman sarılan, hep yanımda olan, çok çok abartarak yaşadığım sevginin daha fazlasını benimle paylaşan, mutluluklarımla mutlu olup üzüntülerime en az benim kadar üzülen, bana kendimi özel hissettiren, bazen güldüğüm, bazen ağlayıp bazen endişelendiğim, ama hep güvendiğim, “kardeş” gördüğüm dostlarım var benim.

Arkadaşlarıma ve tanıdığım tüm güzel insanlara: Hayatı başka bir keyifli yaptıkları için güzel zamanları çoğalttıkları için… Ama kısa ama uzun; geçirilen her keyifli an için. Bir sürü farklı dünyanın bir sürü farklı mutluluklarına ve heyecanlarına onlar sayesinde tanık olabildiğim için, böyle çok özel günlerde gelen ve içini sıcacık yapan güzel telefonlar, mesajlar için…

Hepsi için çok ama çok teşekkürler! 24’e gerçekten çok güzel girdim ben. Tek buruk tarafı da işte dediğim gibi bir yaş büyümek oldu. Olsun onun da eminim bambaşka güzellikleri var. :)

Yeni yaşımdan dileğimse bana hep o güzellikleri göstermesi, hep sağlık ve mutluluk getirmesi, dolu dolu, her şeyden biraz sığdıracağım, güzel telaşların eksik olmadığı bir yaş olması. Ve yine en sevdiklerimle olmak, her şeyi hep onlarla paylaşmak. 


Şanslıyım ben ve “iyi ki doğmuşum” diyecek bir sürü nedenim var. Buna katkısı olanları, hep yanımda olanları, ilham olanları, hayat neşesi katanları çok çok çok seviyorum. Dün duydukça mutlu olduğum şeyi de bu defa ben onlara söylüyorum; iyi ki varsınız!




Devamını Oku

Çarşamba, Temmuz 18, 2012

-BEN HALİ | Ben yazları neden severdim



Bir kere her şeyden önce tiril tiril kıyafetlerin mevsimi olduğu için severdim. Zira lahana gibi üst üste giyinmekten hiç hazzetmezdim.
Ama işte bu yaz o tiril tiril kıyafetler bile fazla geliyor. Kaldı ki insanlar denizde ve havuzda bile terliyor. Güneş kış mevsimine o kadar söylendik diye bizi cezalandırıyor ve o kor sıcağıyla “alın size yaz” diyor.


Yazı sevmek için en klasik ama en güzel neden sonra… Deniz, kum, güneş üçlüsü. Ben de bu üçlüye bayılırdım. Buz gibi tertemiz bir denizde saatlerimi geçirmeyi, senenin tüm yorgunluğunun ve stresinin dalgalara karışıp gitmesini, böyle hafifleyebilmeyi tüm kış iple çekerdim.
Islak ayaklarımla kumlara basmaya, bazen uzandığım şezlongda ellerimle kumlar üzerinde şekiller yapmaya, buz gibi bir şeyler içip kitabımı okumaya, dalga ve rüzgar sesine karışan sohbetlere, deniz ve kum kokusuyla birleşmiş krem kokusuna bayılırdım.
Ama bu yaz bunlardan da pek eser yok. Hatırı sayılır bir grup tatilden başka her şeyi yapıyor. 40 derece sıcakta fönletilip maşalanan saçlar mı dersin, daha 20’lik kızların sahilde giydiği topuklu ayakkabılara, ağır makyajlarına mı yanarsın, yoksa o halleriyle denize bile girmemelerine mi ‘yanarsın’ bilemedim.
 Erkekler desen onlar da bir ayrı. Yine boynuna birörnek zincirlerini takan hatırı sayılır bir grup, gittiği yerin kalitesiyle “sükse yapacağım” diye koşullanmış. Tüm kış çalışıp çabalayıp vücut yapmış bir de, karnını şişirerek onu göstermeye çalışıyor. Ortaya çıkan görüntü de kelimenin tam anlamıyla kabus oluyor.
Tamam tatil dilediğin her şeyi yapmak içindir; gezilir, süslenilir, yeni şeyler, yeni yerler keşfedilir. Gerekirse dibine kadar yaşarsın günü geceyi. Ama bu ayarsız olmak demek değil ki…


Bir sebebim daha var benim yazı sevmek için; doğadaki canlılar. Çünkü yazın maliyeti daha az kışa göre. Kışın başta ısınmak maliyetli ve sen sıcacık evindeyken dışarıda titreyerek, donarak ölen canlılar var. Çok uzağa gitmeye de gerek yok daha Ekim’de olan bir Van depremimiz var. Bu yüzden bu seneki o soğuklarda “yaz gelsin” dedim hep.
Ama bu yaz doğaya da sanki pek yaramıyor. Çünkü sokaktaki canlılar bu defa da sıcaktan yanıp kavruluyor. Ben odamın balkonuna her gün bir kap su koyarak onlara kendimce yardımcı olmaya çalışıyorum. Ve doğadan, en çok da güneşten bu konuda destek bekliyorum. Arada yağmurla anlaşın aranızda diyorum. :)

Ve yazı güzel yapan bir başka şey daha; hafif lezzetler, karpuz-peynir, zeytinyağlılar…  Ama ne olursa olsun kalabalık dost sohbetli yemekler, yaz gibi renkli olanlar, yaz gibi zahmetsiz olanlar…
Ama sağ olsunlar tam aksi de gözümüze gözümüze sokuluyor bu sene. 50 TL’lik lahmacun ayran mönülerini, günlerce konuştukları yetmediği gibi görgüden de fazlasıyla uzaklaşabiliyorlar. Yine samimiyetsiz görüntüler, yine para şımarıklığı ve yine fazla sahip olanın şaşırmışlığı… 

Bu arada yazı ve yaza dair her şeyi çok seviyorum hala o ayrı. Ama işte bazı şeyler de “yaz geldi de noldu” dedirtiyor böyle bu sene.

Devamını Oku