Salı, Şubat 19, 2013

-BEN HALİ | Bir kardeşin varsa...


Yıllar yıllar önce tek çocuk olmaya çok özendiğim günlerde bana "yarın bir gün hayatında her şeyden sakınacağın, yeri geldiğinde kendinden çok düşüneceğin biri olacak" deseler dünyada inanmazdım. O zamanki aklımla tüm oyuncaklar, tüm kıyafetler, tüm sevgi benim olsun isterdim, ona olan ilgiyi kıskanırdım. İkimizin de ayrı odası olduğu hayalini kurardım.

Ama şöyle bir çelişkim de vardı; tüm bunlara rağmen içten içe ilk düşündüğüm hep o olurdu. Çikolatamın yarısını mesela hep ona ayırırdım. Markette ne alıyorsam elim hep ikiye giderdi, neticede biri kardeşime biri banaydı. Sokakta oynarken kimseye ona kızma hakkı tanımazdım. Bu kuralım evde de annemle babam için geçerliydi, kardeşime kızamazlardı; ona kızılacaksa sadece ben kızabilirdim.

Kızdım da... Tabii o da bana. Zira biz birbirimizden çok farklıydık. Mesela ben düzen hastasıydım, o dağınıklığın içinde kendi düzenini kurmakta ısrarcıydı. Ben daha yumuşaktım o daha sinirli. Ben ufacık acıya gelemezdim canım pek tatlıydı, o dayanıklıydı, dizleri hep yara bere içindeydi ama umursamazdı. 

Ben daha hayalci oldum, o hep daha mantıklı oldu. Bende hep heyecan vardı o daha rahattı, dert etmeyendi ama yine de en iyisini yapandı. Ben korumacıydım o tam bir özgür ruhtu. Ben hep temkinli olandım o anlık yaşayandı. Ben her ihtimale karşı her duruma bir bit yeniği var mı diye bakarken o daha koşulsuz güvenirdi. Ben tam bir ablaydım, o tam bir kardeşti.

Büyüyeceğimize hiç inanmadım. Ama büyüdük. Kendi içimizde hep küçük kalsak da, en büyük kavga konumuz bugün hala kıyafet olsa da büyüdük. Baktık büyümenin çok özenilecek bir tarafı yok bari birbirimize   hala küçük kalma lüksünü verelim dedik. Bu yüzden bağımız da daha bir sıkılaştı. Keyif kaçıran şeyleri ise kardeş dayanışması deyip yok ettik. 

Günlüğüme yazdıklarımı anneme söyleyecek diye günlüğümü köşe bucak sakladığım zamanlar geçti, en büyük sırlarımı sadece onunla paylaştığım günler geldi. Ayrı oda diye tutturmaktan da vazgeçtim. Aksine o bazen benim düzen konusundaki direktiflerimden sıkılıp "odaları ayıracağım" diye isyan etse de şimdi ben onu bırakmıyorum. Markette, alışverişte elim ikiye de gitmiyor, kendim için bire onun için üçe gidiyor.

Herkesten uzaklaşmak istediğim zamanlarda "kimse beni anlamaz" derken yanımda görmek istediğim tek kişi o oluyor. Beni eleştirdiğinde "kesin haklı" diyebiliyorum. Canı yandığında benim canım daha çok yanıyor ve kötü ne varsa keşke ona değil bana olsaydı diye geçiriyorum.

Mutlu zamanlarım mı oluyor, gözlerindeki sevinci görüyorum ve "Allah daha büyük mutlulukları ona yaşatsın" diyorum. Daha büyük başarılar hep onun olsun, o pırıl pırıl koşulsuz güvenen kalbine hep güzellikler girsin istiyorum. O da koşuyor ve o özgür ruhla biraz bodoslama koşuyor.  Ben de o yüzden tedbirliyim! Aramızda sadece üç yaş olmasına rağmen en bilmiş tavırlarımla ona hayat tavsiyeleri vermeyi ihmal etmiyorum. :)

Bunları yaşadıkça, anne ve babamın bana en güzel hediyesinin kardeşim olduğunu görünce hayatın bana bir joker verdiğine inancım güçleniyor. Çünkü o olmasaydı kendimden çok birini düşünmenin bu kadar iyi hissettirebileceğini asla bilemezdim. Gece uyku öncesi sohbetlerin, kıkırdamaların tadını başka hiçbir şeyde alamazdım. Bir külah dondurmayı dahi paylaşabilmenin, bir paketin yarısını ayırıp bir köşeye koyabilmenin güzelliğine varamazdım. Özveri denilen şeyin bu kadar mutlu edici olduğunu göremezdim. Kendime bir başka gözle bu kadar rahat ve objektif bakamazdım. İyi kötü her duygunun istisnasız bölüşüldüğü bir hayat yaşayamazdım. O olmasaydı ben abla olamazdım.

Ama ben şanslıydım, tüm bunlardan mahrum olmadım. Şimdi onun için dilediklerim  kendiminkini kaça katlıyor bilmiyorum. Onun da benim için aynı şeyleri düşündüğünü biliyorum. Hep derlerdi gerçekten öyleymiş, kardeş gerçekten dünyanın en güzel şeyiymiş...
Devamını Oku