Cumartesi, Ocak 19, 2013

GÜNCEL | Bir varmış bir yokmuş...


Hep gülen yüzüyle, gülen gözleriyle, farklı ve cesur haberciliğiyle, arkasından gelenlere başlı başına bir okul oluşuyla, kendisine çok yakışan gaflarıyla, renkli saatleri ve kravatlarıyla tanımıştık ve çok sevmiştik biz O'nu. Her akşam evimize konuk oluyordu ve her akşam bir sonraki akşam için "kimseye randevu vermeyin" diyordu.

Seyirci de karşılıksız kalmadı ve her akşam aynı saatte Mehmet Ali Birand'la buluştu. Çünkü Birand'ın  da söylediği gibi haber sert bir işti ve O buna rağmen habere kendi farkını, gülümsemesini katabildi. İzleyici de işte bu yaklaşımını sevdi.

Çok çalışkandı. Öyle ki son ameliyatı için hastaneye yazısını tamamladı öyle gitti. Hayatta istediklerini elde edebilmişti ve geriye dönüp baktığında "keşke yapsaydım" dediği bir şey kalmamıştı. Kendi amaçlarını kendi emeğinle, yılları hiçe sayarcasına çalışarak ve hep aşkla çalışarak elde etmek... Ne büyük gurur, ne büyük mutluluktu.

İnsan sevgisi gözlerinden okunuyordu. Aşık olduğu kadınla aşkın geçen zamana aldırmadan hep genç, canlı ve dipdiri tutabildiğini kanıtlıyorlardı. Dünya tatlısı da bir torunu vardı  ve Birand'ın hastalığı döneminde en büyük ilacı da torunu olmuştu. Can Dündar'la hazırladıkları belgeselde Umberto'ya hayatını, hayatı anlatıyordu ki... Yarım kaldı. 

"Perşembe durumum netleşecek" demişti Birand ve dün durumu netleşti. Maalesef netleşti. Şimdi koltuğu boş... Yayınını iki gündür Serdar Cebe sürdürüyor ve eminim çok zorlanıyor. Serdar Cebe için ve tüm öğrencileri için aslında çok daha zor...

Ama aynı zamanda da şanslılar. Medya gibi egoların çarpıştığı, egodan gözün gözü görmediği bir mahallede gazeteci yetiştirmeyi lütuf ve torpil saymayan, emeğe değer ve şans veren tek kişilik bir okulda yetiştikleri için gerçekten çok şanslı öğrenciler onlar.

Bu noktada medya mahallesine yolu düşmüş biri ne demek istediğimi daha iyi anlar aslında. Zira o mahallede genç olmak ve tutunmak zordur. Ama arkanda biri seni yüreklendiriyorsa, sana yol açıp seninle genç olabiliyorsa, söz konusu haber olduğunda tepeden bakmadan "öğrencimdi" demeden onunla bile yarışabiliyorsa, kompleksten nasibini almamış bir hoca ve yeri geldiğinde bir baba olabiliyorsa daha cesur yürürsün. Bu mesleğin durmaksızın yürümek, bazen de koşmak olduğunu sana verilen cesaretle daha iyi kanıksar ve yürürsün. Yalnız hissetmezsin.

Ben Birand'ı hiç tanımamış, sadece ekrandan görmüş ve haberciliğini takip etmiş biri olarak bir sürü güzelliğini görebiliyordum ama ben en çok bu yönü etkiledi.

Ve bu kadarı da yetmedi. Ailesine, dostlarına, meslektaşlarına, öğrencilerine, izleyicilerine kimseye yetmedi.  Daha çok erkendi ve o yüzden herkesin üzüntüsü büyük, o yüzden gidişine kimse hala inanamıyor. Keşke buralarda daha çok kalabilseydi, kalamadı...

Şimdi gittiği yerde de eminim huzurludur. Ve oradakiler de şansı bu arada. Çünkü Birand artık tüm renkleriyle, sonsuza kadar onlarla...



Devamını Oku