Salı, Aralık 31, 2013

BEN HALİ | Rüzgar tadında bir 2013, gıcır gıcır bir 2014


Gerçekten de 2013 çok çabuk geçmedi mi... Son zamanların en baskın ve en dolu dolu geçen yılı olmadı mı... Şimdilerde yepyeni bir yıla ramak kalmışken hemen hepimiz de bir muhasebe yapıyoruz kendi içimizde. Aldıklarımız, verdiklerimiz, kazandıklarımız, kaybettiklerimiz, pişmanlıklarımız, 'iyi ki'lerimiz, planlarımız, hayallerimiz, zaman yetiremediklerimiz, ertelediklerimiz, altını fosforlu kalemle çizip kenarını yıldızladıklarımız, yırtıp atmak istediğimiz ya da karaladığımız sayfalar... Hepsi hafızamızda en belirgin halleriyle duruyorlar ve yeni yılda da yeni yerlerine konuşlandırılmak üzere bekliyorlar.


Zaten hep böyle yapmıyor muyuz. Kendimize kattığımız her yeni yılda hayatımızı oluşturanların yerleriyle ama kökten ama az biraz oynamıyor muyuz... Rüzgar tadında geçen 2013'ü ve gıcır gıcır 2014'ü düşündüğümde mesela benim de oynayacağım ayarlar olacak.

Mesela özellikle son zamanlarda kendini daha çok gösteren uyku modumdaki düşme hali; bu sene de devam edecek. 2013'de kazandığım yeni işe ve var olan diğer şeylere elimden geldiğince yetebilmek adına, feragat için gözüme tek kestirdiğim uyku. Zaman neden bu kadar hızlı :o


Yeni işle beraber hareket de artmıştı zaten, yeni planlar da olunca sanırım biraz daha artacak. Bazen zorlayacak tamam; ama şikayetlenmek yok; 'hareket berekettir' mottosu esas alınacak! :)
Heyecanda ise fabrika ayarlarında kalınacak! Milim oynamadan. Heyecan katmadan yapılan ufacık şeye dahi inancım olmadığından...


Okumaya yazmaya harcanan saatlerde daha bonkör olmak, ilham alacak kişilerle tanışmak, ilham verecek yerler görmek, filmler izlemek, hayal kurmayı hiç bırakmayıp hayal gücü denen dipsiz kuyunun olabildiğince diplerine keşfe çıkmak... İşte bunlar da hem bu yıl hem hep en çok istediklerim olacak...

Ama tabii istekler, planlar hepimizin kalbini aklının bir köşesinde dursun; bakalım hayat bize neler getirecek, asıl o dengelerde nasıl değişiklikler yaratacak.
Hepimize hep en güzelleri getirmesini diliyorum ben. İyi anlamda unutulmazlarımızla dolu olan istediklerimize kavuştuğumuz, bol şanslı, hep sağlıklı, hep kocaman güldüğümüz bir 2014 olsun!
Herkese iyi seneler!


Devamını Oku

Cumartesi, Aralık 28, 2013

GÜNCEL | Sezen Aksu şarkısı olmak

Geniş mi geniş bir aralıkta, her tondan duyguyu o dolu yüreğinde harmanlamış kocaman bir dünya düşünün...Her insanın biraz yer bulduğu böyle bir dünyanın adı işte benim için Sezen Aksu. Benden önce varolmuş, doğduğum yıldaki şarkıları dilimde olan, ürettikçe üreten, bunların yanında sadece müzisyen de olmayan duruşu da olan; biraz naif, çokça delikanlı, dibine kadar İzmirli, neşeli, cuk oturtan o kadın konuk olsun istedim o yüzden bu post'a. Hepimizde iz bırakan bir şarkısı illa ki vardır; ben onlardan on tanesini yazdım. Ve yeri gelmişken; sizde en çok yer eden Sezen Aksu şarkıları hangisi...




GİT-1986

İlk olarak Git... Dibine kadar aşık olunan, hep o dipte kalınacak sanılan, ama yine de bir ümit denilen zamanların şarkısıdır Git... Gitme diye yalvarmak isteyen kalple galip gelemeyecek gurur kapışır durur. Tamam serde gurur vardır ama iliklerine kadar da aşıksındır... Aradaki o ikilem de payımıza düşe acıdır.




KAYBOLAN YILLAR-1977
Bu şarkıyı 19 yaşında yazmış Sezen Aksu... Ve insan 19 yaşında hangi yıllarını ister, neyi bu kadar özler diye şaşırtan şarkıdır beni.. Ama haksız da değildir Sezen Aksu.

Zira gerçekten de büyüdükçe kendi yaralarımızı sarmaya alışmak gerekir, belki zor gelen de budur. Belki de "tek bir söz bile söylemeye hakkım yok" diyeceğimiz zamanlardan çekiniyoruzdur. O yüzden bildiğimiz sular, kaybolan yıllar diye tutturuyoruzdur...




TÜKENECEĞİZ-1984

Evet belki biraz küllenmişsindir, yürekler de dinlenmiştir. 'Ne seninle ne sensiz' halidir bu şarkı, 'ne bir arada ne de ayrı' zamanlardır.

Başka sevgilerde teselli bulmak, başkalarında içindeki yangını aramak; aslında hepsi nafiledir. Bu kendini kaybetmiş uğraş halinin sonu "tükeneceğiz"diyerek ne güzel ifade edilmiştir.




ERKEK GÜZELİ-1998

Bir erkeğe bu kadar güzel mi iltifat edilir! Tek istediğin tatlı dillerini sakınmayacak bir sevgilidir, yeter ki bu kadarı olsundur. Bedel de istemiyorsundur. Birini pamuklara sarıp sarmalayacak kadar sevmenin güzelliğini çok içten anlatmıştır Sezen Aksu... Pamuk gibi kadınların, pamuk kalpleriyle doludur bu şarkı.




KAÇIN KURASI-1996

İzmirli bir kadının elinden çıktığı bariz belli olan şarkılardan değil mi sizce de Kaçın Kurası? Ve bence böyle kadınlar güzeldir. O cesur ve dişi ruh belki her kadında bir parça vardır ama hakkıyla ortaya çıkaran azdır. En çok kendin olduğun halinle, kendini bulduğun kelimelerle, kendin olduğun bir gülüşle, bir bakışla güzel olunur; biraz da bunu doğrular şarkılardandır...




ŞİNANAY-1989

Duyduğum an soluğu çocukluk yıllarımda alırım! Yandan çarklı Ada vapuru, simitçi, kahveci, gazozcu hepsi daha bir nostaljik gelir. 'Basit olan güzeldir' diyen şarkıdır Şinanay; samimidir.




SEN AĞLAMA-1984

İşte aşkın bazen fedakarlık olduğu zamanlar... O halde bile kendini görmeden tüm kalbinle 'sen ağlama' diyebilmek birine... Zordur ve bunu da ancak gerçek aşk kotarır. Kederi bile böyle görmek; bu kadar kendinden vazgeçip acılanma demek... Herkesin harcı değildir.



  

KINALI KUZUM-2005

Hayat bu şarkıda sizce de o en durağan haliyle akmıyor mu... Her evlat için, her anne için aynı olan şeylerden bahsetmiyor mu... Henüz sadece evlat olmayı biliyorum; kınalı kuzularının olması demek de sanırım ömürlük bir yürek çarpıntısı...




LAL-2009

Küçüklüğümden beri en hayran olduğum, "bir kızım olursa adını Lal koyacağım" dediğim şarkı. Lal'in sözlerinde güç vardır, gizem vardır, mağrurdur ama bir o kadar da naiftir... Sezen Aksu'nun benzersiz bir yaza, benzersiz olana yazdığı şarkıdır...




İZMİR'İN KIZLARI-2008

Namları alıp yürümüş, her biri birbirinden güzel İzmir Kızları'nı bir İzmir kızı ancak bu kadar güzel anlatabilirdi zaten. Gerçekten de aynen Sezen Aksu'nun dediği gibidir; dişidir, anadır, efedir, tatlı huysuzlardır İzmir kızları. Kadın duruşları başkadır. Çünkü onlar gerçekten de körfezin yakamozu, yıldızı, keskin tuzu tadında kadınlardır. Başka bir büyüsü vardır İzmir Kızları'nın.Onlar buram buram kadınlardır...






Devamını Oku

Cumartesi, Aralık 21, 2013

BEN HALİ | Gazete kokusu



Bir kere benim hayatımdaki en bildik kokulardan oldu. Tarifini yapmaya kalkacak olursam biraz ilk gençlik zamanlarım, çokça okuma tutkum, bir doz hayallerim, biraz babam, biraz dosyamda yıllarla sararmış sayfalardı.

En güzel hep hafta sonları duydum ben gazete kokusunu. Çünkü benim için hafta sonu demek babamın hazırladığı benzersiz kahvaltılar ve sonrasında saatlerce aldığı gazetelere gömülmek demekti. Aheste aheste, en rahat kıyafetlerle, her eki, her sayfayı didik didik etmekti. Başlangıç pek tabii en sevdiğim yazarlarla olurdu. Gazete aynı zamanda yazma tutkuma da en büyük ilhamlardan biriydi. Tadı hep bambaşka oldu. Her bir sayfasına verilen emeği, kaç uykusuz gecenin sonucu o sayfaların çıktığını yerinde de gördüğümden benim için hep kıymetli kaldı.


Şimdilerde evet, biraz daha geri planda ve dijital medya esas aktör. Ve o esas aktörü çok sevsem, gücünü asla yadsımasam da benim gönlümün yıldızı hala kokusunu hissederek okuduğum  kat kat gazeteler.

Bence siz de bu keyfi ihmal etmeyin. Hadi hafta içi iş koşturmacasında, yolda geçen uzun saatlerde, eve bitap gelinen günlerde zor tamam; ama hafta sonları en azından bir gazeteyi sayfa sayfa karıştırın. Sevdiğiniz bir bölümü koparıp alın, yıllar sonra karıştıracağınız bir arşiviniz olsun ve o sararmış sayfaların vereceği mutluluğu görün. Evet yeni güzeldir. Ama eski bazen daha güzeldir. Hem biraz da geçmişe bağlı alışkanlıkları sürdürmenin nesi kötü?

Herkese mutlu haftasonları...
Devamını Oku

Çarşamba, Aralık 18, 2013

LEZZET | Donkeyduck Cupcake



Herkese merhaba! Bugün blogda leziz mi leziz bir konuk var! Sizleri yepyeni ve çok tatlı bir siteyle tanıştırıyorum; huzurlarınızda Donkeyduck Cupcake!

Hayli iştah kabartan bu leziz sitenin yaratıcısı benim kardeş gibi dostum Didem Avar. Bizim çook uzun yıllara dayanan dostluğumuzda da Didem'in hep en belirgin özelliklerinden biri elinin o kendine has lezzeti olmuştu. Üniversite yıllarımızda anne çorbasına şiddetle ihtiyaç duyduğum zamanlarıma koşa koşa yetişmiş, mükemmel pastaları ve kurabiyeleriyle tatlıyla başı pek hoş olmayan beni bile mest etmişti. :o :)

Şimdi tüm bu hünerlerini  hak ettiği yere, profesyonel bir platforma taşıdı Didem. Ve şimdi de yeni adresinde babyshower, doğum günü, bekarlığa veda, nişan, düğün vs. gibi özel günlere enfes bir şekilde dokunuyor. Sevgi katılan şey daha lezzetli olur ya hani; Didem de yaptıklarına sevgisini, ilgisini, karşı tarafın mutluluğunu ve o güzel kalbini katıyor.
Özel günler en çok sevincinize sizden biri gibi ortak olanlarla güzel. İşte en çok da bu yüzden  bu günlerde Didem'in kapısını çalmanız hararetle tavsiye...

Biraz da Donkeyduck Cupcake'den görseller; 


 



Herkese mutlu haftalar!
Devamını Oku

Pazar, Aralık 15, 2013

MODA | Kadife

Her şeyin ayrı güzelliğinin olduğu gerçeği ne kadar da doğru! Ve bu durum mevsimler için de geçerli. Mevsim bahar olunca papatyalar güzel sarılar morlar güzel; yaz olunca deniz-kum güzel güneş güzel; sonbaharda battaniye kahve ikilisinin yeri bambaşka; kış deyince de koyular güzel, kadife güzel...

Ben de mevsimlerin yarattığı çağrışımları ve onlara ayak uydurmayı sevdiğimden dün katıldığım bir davette bu kadife elbiseyi seçtim. Biraz da minyon yapımdan sebep böyle küçük elbiseleri çok seviyorum. Sıcacık kadife dokusuyla ve rahatlığıyla da dolabımın jokerlerinden ilan ettim kendisini.

Zaten bu ara gardrobumda bu jokerler konusunu masaya yatırmış durumdayım. Çünkü onları hem ön plana çıkanları dengeleyici, hem de kurtarıcı olarak görüyorum.
O yüzden şu sıra hazır yeni yıl da yaklaşırken her durumun kurtarıcısı olacak küçük elbiseleri, nude bir stilettoyu (hele o bir de Pigalle olursa! :) ), siyah ve beyaz düz üstleri giderek kabaran 'wishlist'ime ekledim. :)
Herkese mutlu pazarlar! :)



Devamını Oku

Cuma, Aralık 13, 2013

BEN HALİ | İki arada bir derede


İstediklerin istemediklerin... Hep hayal ettiklerin, aklından bile geçirmediklerin... Sevdiklerin, koşar adım uzaklaşmak istediklerin... Korkuların, umutların... Şaşırdıkların, şaşıramayacak kadar duyarsızlaştıkların... Kendine hediye ettiklerin, karşılığında bedel ödediklerin...

Sonra en kıymetlilerin... En kıymetlilerin, hep en çok emek verdiklerin. Ve en çok emek verdiklerin hep en büyük beklentilerin... Ama işte bazen bir şey oluyor, bir bakıyorsun o beklentilerin karşılanmıyor. Durumunun özeti tam anlamıyla "ne kestin koç ne yedin hiç" oluyor. Sonra bir gönül koyuyorsun; ama bakıyorsun  o da işe  yaramıyor. Hayat da yukarıdaki gibi zıtlıkları daha çok hissettiğin bir hal alıyor.

O yüzden doğrusu ne ben bilemedim. Tek bildiğim şey hayallerin kısa vadeden pek hoşlanmadığı. Kendini naza çekmeyi ve bu esnada senden emin olmayı daha çok sevdiği... Karşılığında da tek beklediği şeyin vazgeçmeksizin gösterilen bir sabır olduğu...

Peki ya o kadar uzun vadeli sabır yoksa... Hayaller de bir türlü dizginlenemiyorsa., kabuğundan bir an önce çıkmak istiyorsa.. Bu durumda payımıza daha çok hissedilen zıtlıklar mı kalıyor... O zıtlıkları dengeyle kotarabilmenin adı da büyümek mi oluyor...
Devamını Oku

Cumartesi, Aralık 07, 2013

BEN HALİ | Eskilerde albüm şimdilerde kolaj

Eski fotoğraf albümlerine bakmaya hepimiz bayılmaz mıyız... O eski nostaljik dokularını, içlerinde kaybolmayı, bazen bakarken kaçacak delik aradığımız fotoğrafları, bazen 'keşke yine o zamanlar olsa' hissini çok sevmez miyiz...
İşte ben de biraz bu yüzden, son dönemlerde kolaj fotoğrafları, kolaj post'ları çok seviyorum.O eski albümlere bakarkenki tadı şimdilerde onlarda buluyorum. Ama uzak ama yakın geçmişte ufacık bir anısı bile olan bir fotoğraf, onun hakkında söylenmiş birkaç satır söz bana çok sıcak geliyor. O yüzden ara sıra yaptığım gibi bu hafta sonu da blogda bir kolaj post olsun istedim. :)

  • İlk fotoğraf Tuğçe ve Gökhan'ın ofisinde çook keyifli, biraz saçmalanan bir çekimden. :) Onlardan size bu post'ta bahsetmiştim. İşlerini harika yapan ve insana her an mükemmel enerji veren iki güzel insan Tuğçe ile Gökhan. Daha başka şeyler de planlıyoruz onlarla blog için; bakalım... :)
  • Sağ üstteki okul benim ilk okula başladığım okul. Artık oradan çook uzakta otursak da, şu anki işyerimle hemen yan yana oldukları için her gün önünden geçiyorum. İyi nostalji oluyor... :)
  • Bu yazıda bahsettiğim Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesi'nde çekildiğimiz fotoğrafları böyle bir zarfta veriyorlardı. Gelirinin kız ve engelli çocuklarının eğitimine gittiğini bilmek ise çok sevindirici.
  • İnstagram'da en çok yaptığım şeylerden biri; o gün giydiğim ayakkabının fotoğrafını çekip koymak. :) Ayakkabı aşkı bambaşka Bu hotiç güzeller de bu ara favorim.

  • Bir yengeç burcu olarak denizden ne çıksa yerim. Balığın her türü de buna dahil!
  • İzmir'in meşhur mu meşhur boyozu, bizim kahvaltılarımızın baş tacı. Hele bir de sıcacıksa, hele bir de yanında domates-salatalık-peynir-çay dörtlüsü varsa... İşte mutluluğun resmi! 
  • Eskişehir'de pazar kahvaltısı sonrası kahvesi... Özlenen bir dost eşlik edince daha bir güzeldi! 
  • Stresli bir günün ardından yenilen kalabalık bir yemek güzeldir. Güne enerji katar. İşte bu yemek de öyle bir günden...
  • Benim gibi zayıf kolları minimum üç gün kaldırtamayacak garantili toplar. Ve kabul; ben bowlingde pek iyi değilim :o
  • Yolculuk manzaraları... İş dönüşü kurt gibi acıkan bünyemi yatıştırmak için bu aralar favori ikilim; susamlı çubuk kraker ve süt!
  • İnstagram'da Styleboom sayesinde keşfettiğim #pascalcampion'dan bir kare. Bu bu mutluluk yükleyen hayal gücünün ben de bağımlısı oldum! 
  • Ve son olarak içimi ısıtan, baktıkça gülümseten, midemde kelebek etkisi yaratan geçen haftamın enn güzel sürprizi... 
Herkese mutlu hafta sonları!
Devamını Oku

Cumartesi, Kasım 30, 2013

MODA | Eski güzeldir...

Bazı şeylerin hatırası ne kadar güzel değil mi... Mesela anneden, teyzeden, anneanneden kalan bir etek, bir bluz, bir küpe, bir çanta; hepimiz için çok değerli değil mi... Hepimiz eski albümlere baktıkça onların üzerindekilere derin derin iç geçirmiyor muyuz! 'Bunların neden saklamadın' diye az mi içimiz gidiyor...
İşte bu çanta da benim için o çok kıymetli olanlardan. Epeyce özel ve eski bir tarihi olan bu çanta babamın anneme flört dönemlerindeki, taa 1986'daki yılbaşı hediyesi. Yani neredeyse bir ay sonra 28 yaşına girecek. Yani benden bile büyük! :o
Annem bu hediyeyi aldığında ne dilemiş bilmiyorum ama babam gibi bir eşi olduğu için çok şanslı olduğunu (kabul biraz da klasik bir kız çocuğu psikolojisiyle:) ) hep ona da söylüyorum. 
Ben de bir gün evlenirsem ve eşim babamın milyonda biri güzellikte biri olursa çook şanslı olacağım. Hele biraz da bu şahane zevkten nasibini aldıysa daha ne isterim! Neyse ki şans benimle, bu isteklerim gerçekleşme doğrultusunda ilerliyor... 

Herkese mutlu haftasonları!




Devamını Oku

Pazar, Kasım 24, 2013

DÜNYA HALİ | Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesi


Eskişehir'e gitme kararımız kesinleşince gezmek istediğim yerlerin başında Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesi geliyordu. Bu sene Mayıs ayında açılan müze Madam Tussaud Müzesi'nin Türkiye'deki ilk örneği olacaktı. Heykeller de aynı zamanda usta bir heykel sanatçısı olan Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'in elinden çıkınca merağım katlanmıştı.

Biz de hafta sonuna sığdırdığımız Eskişehir gezimizde ilk olarak cumartesi müzeye gittik. Ancak öyle uzun bir sıra vardı ki o gün giremedik. Bir de son zamanlarda Eskişehir'e düzenlenen turlar da artmış, tur kalabalıklarından girebilmek hele ki daha zordu. Hal böyle olunca tek umudum pazara kaldı. Ve pazar günü meraktan uyku tutmayan bünyemle 7'de ayaktaydık. :)

Pazar günü müzeyi gezebilmek için erken bir saatte sıraya girmemize rağmen biraz kuyrukta bekledik. Ama geç çıksak o gün de giremezdik. O yüzden benden söylemesi, müzeyi hafta sonu gezecekseniz erkenci olun. :)

Müzede ise beğenmediğim hiçbir şey yoktu. Gelen konukların valizleri, kabanları, poşetleri vs. koyabileceği vesityerden içeride bulunan fotoğrafçılara, seslendirme efektlerine kadar her şey çok ince düşünülmüş ve üzerine çok emek verilen bir yer olmuş. Ancak en sevdiğim yanı müzeden elde edilen gelirin engelli ve kız çocuklarının eğitimine gitmesi oldu.


Yılmaz Büyükerşen biraz da bu yüzden bambaşka işte. Sayesinde şehir hem her geçen gün daha çok sanat ve kültür kokuyor, hem de Yılmaz Hoca yoktan var ettiklerinin kazancını böyle kutsal şeyler için harcıyor.

Bir de halkını iyiye layık görmek...Yılmaz Hoca aynı zamanda halkını hep en iyisine layık görenlerden. 'Londra'nın Madam Tussaud'ı var bizim neden olmasın' diye onca işin arasında böyle ince ve kıymetli bir işe de vakit ayırabiliyor.

Biraz da müzeden kareler;



Öncelikle parlayan yüzler için özür diliyorum. Ama en çok etkilendiğim bölümlerden olduğu için paylaşmadan da edemedim. Öyle ki tam yüzlerin seçildiği gerçek görüntüde Cumhuriyet'in neden bayram olabilecek kadar güzel olduğunu daha iyi hissediyorsunuz.


Bu görüntüde şunu düşündüm: ben Ülkü Adatepe'yi hep böyle hatırlamak isteyenlerdenim.





Müzede güzel yazarlar, güzel şairler vardı.


Burası da eski Türk filmleri kokan kısımlardandı. Kılıcını kuşanan bir Cüneyt Arkın, sert ama babacan Hulusi Kentmen. Hafızamızda en çok yer edinenlerden değiller mi? :)


Gitmişim o kadar Söz Sende'ye konuk olmuşum! Biraz Balçiçek Hanım'daki program ciddiyetinden değil mi? Ne gezer; poz verme derdindeyim. :)


Beyaz ve Eskişehir. Eskişehir'de okuyan her öğrenci orayla biraz özdeşleşmiş olmak ister. Bence Beyaz o öğrencilerin hem en çalışkanlarından hem en şanslılarından.


Asil ve zarif kadın Zuhal Olcay...




Hababam Sınıfı da oradaydı. Hafize Ana her zamanki gibi güleç :) Badi Ekrem biraz yaşlanmış, Kemal Sunal bildiğimiz Kemal Sunal... Bu bölüm yüzümde en tebessüm oluşturan bölümlerden biriydi.



Yılmaz Hoca sporcuları da atlamamış. Ve burada dikkat çekmek istediğim bir nokta daha var. Eskişehirspor'lu Fethi Heper profesyonel futbolcuyken profesör olmuş tek futbolcumuz. Kendisi aynı zamanda maliye profesörü. Birden çok mesleği olan insanlara ne kadar hayran olduğumu daha önce de belirtmiş miydim...



Yıldız Kenter-Müşfik Kenter. Yine aynı tevazuyla karışık zarafet yok mu tavırlarında... Ne özel insanlar,ne özel sanatçılar... 


İş dünyası da oradaydı. Sabancı'lar, Koç'lar... :) Benim favorim ise şıklığıyla ve jantiliğiyle her daim göz dolduran Rahmi Koç. :)



Gezerken bir de baktım ne göreyim; Pretty Woman'la da karşılaşmışız! :) Sandalyesini görünce hemen geçtim, hatıra fotoğrafımız oldu. :)


Barış Abi... En özlediklerimden ve özellikle biz 'Adam Olacak Çocuk' kuşağının en sevdiklerinden... Gitarıyla o da oradaydı. Ama ben yanına geçince gitarını kapatmışım. :)


Bu topraklardan bir Aşık Veysel geçmiş. Hatırası, türküleri ne büyük gurur bize, ne büyük miras... 


Çok kıymetli hekimlerimiz de oradaydı...


Görüldüğü üzere fotoğrafta aşikar bir çaba içindeyim. :) Ama yapacak bir şey yok gözü Angelina'dan başkasını görmüyor. :p


Albert Einstein ve ona ayrılan bölümün konsepti benim çok hoşuma gitti. 


Ve Mevlana... Yaşadığımız sürece ondan okuyup, ondan öğrenmek çok büyük zenginlik değil mi... (pek tabii Gülben Ergen'leşmeden. :o ) Heykelini gördüğümde aklıma bir kez daha, ilk bu geldi... 



Yılmaz Hoca aynı zamanda sarı basın kartına sahip bir gazeteciymiş. Bu da kendi heykel yaparkenki heykeli. Azerbaycan'ın müzisyen kültür bakanı var diye hep kıskanrdım ama böyle zamanlarda aklıma Yılmaz Büyükerşen'i getiriyorum. :) Onların çok kıymetli müzisyeni ve bürokratı Polad Bülbüloğlu varsa; bizim de hem sanatçı, hem gazeteci, hem akademisyen belediye başkanımız var. :)


Ve bana göre o Türkiye için misal teşkil edecek ender insanlardan. Bugüne kadar yaptığı her şey zaten hep çok özgün, çok farklı oldu. Ama bu müze bambaşka olmuş. Kıymetli emeği için ellerine sağlık... Henüz ziyaret etmemiş olanlar için de hararetle tavsiye...


Devamını Oku