Pazartesi, Aralık 03, 2012

KİTAP | Bu hafta başucumda



Yeni haftanın ilk gününden herkese merhaba ve herkese iyi haftalar! :) Benim için yeni haftaya başlamak demek biraz da o haftanın hangi gününde ne yapacağımı kafamda planlamak demek. Bazen aksi durumlar olsa da, gün güne uymasa da o haftaya dair bir şeyler belirlemeyi severim. Bir de planlı programlı olunca zamanın daha verimli kullanıldığı gerçeğine inanırım.
Her pazar başucumu da şöyle bir düzenlerim. O hafta neler okuyacaksam, neler izleyeceksem başucuma alırım. Birer birer de değil, böyle hepsi bir arada yamacımda olsun isterim. :) Okuduklarımı, izlediklerimi not alırım ve bu yüzden kitaplarımla, filmlerimle birlikte mutlaka bir defter ve bir kalem de olur başucumda. Bu arada özellikle kitap söz konusuysa Milliyet Kitap tanıtım yazılarıyla, röportajlarıyla, önerileriyle çok iyi bir rehber; hararetle tavsiye ederim.  
Bu yazıya da bu haftaki başucum konuk. Bu hafta neler var başucumda onları paylaşmak istedim sizlerle;


Coco Chanel-Efsanesi ve Hayatı, Justine Picardie: Yetimhanede büyüyen, sonrasında bir manastırda kalıp buradan kaçarak barlarda şarkı söyleyen, o dönem sadece hayat kadınlarıyla özdeşleştirildiği halde kırmızı ruj süren, pantolonu giyen ilk kadın olan ve daha çok çok büyük devrimler yapan bu muhteşem kadının hayat hikayesini okumayı çok istiyordum. 
Geçtiğimiz hafta edindiğim Justine Picardie'nin Coco Chanel-Efsanesi ve Hayatı adlı biyografisini görünce ve biraz karıştırınca iyi bir kaynak olduğu izlenimini edindim. Okudukça da yanılmadığımı anlıyorum. Olağanüstü bir hayatın ve başarının öyküsünü akıcı bir dille anlatmış Picardie. Yanı sıra Chanel'in hayatta kalan son arkadaşlarıyla, akrabalarıyla, çalışanlarıyla olan röportajlarla da destekleniyor kitap. Ben beğenerek okuyorum.

Bütün Şiirleri, Orhan Veli: Şiir çok severim. Benzerlerinin gelemeyeceğine inandığım bazı şairler vardır ki onların şiirlerini başucumdan ayırmaya hiç kıyamam. Onlardan biri de Orhan Veli. Şiir bu denli zorken, dizeleriyle aramda zerre yabancılık hissetmemek her şiirini bana defalarca okutuyor ve hepsinden bir şeyler bulabiliyorum kendimde. 
Aslında Orhan Veli hakkında en güzel şeyi Cemal Süreya söylemiyor mu, "Orhan Veli şiire kasket giydirdi, şiiri sivilleştirdi." diyerek...

Sevda Sözleri, Cemal Süreya: Cemal Süreya'nın bütün şiirlerinden oluşan Sevda Sözleri uzun zamandır başucumda. Bazen de çantamda ve her halimde bana eşlik ediyor. Sayfaları çevirsem de geçen zamanı hissetmiyorum. Bir nevi evim gibi. Varlığını bilmek, en gerçek halimi orada görebilmek iyi geliyor. 

Yeraltından Notlar, Dostoyevski: Aslında daha önce okumuştum bu kitabı ama yaklaşık yedi sene önceydi. Kütüphanemi karıştırırken tekrar okumak istedim. Hani deniyor ya Dostoyevski insan psikolojisini incelemede en büyük usta diye bu kitabın da insan psikolojisinin en en derinlerine dokunduğunu hatırlıyorum. Bu okuyuşumda lezzeti eminim daha bir başka olacak.

Breakfast at Tiffany's, Truman Capote: Kaçıncı defa izleyeceğim bilmiyorum, ama bazı filmler olur ya size mutluluk verir, canınız ister onları izlemeyi... İşte benim o filmlerimin başında Breakfast at Tiffany's var. Bu güzel kış günlerine de yakışır dedim, bu hafta bir gün sıcacık köşeme çekilip izleyeceğim. Sanırım birkaç gün de Moon River'ı mırıldanırım. :)

Germinal, Emile Zola: Germinal'i okumuştum. Ancak Emile Zola'nın muhteşem romanından uyarlanan filmini izlememiştim. Hem okuduğum romanın film versiyonunu merak ettim hem de üniversitede bir hocamız tavsiye etmişti bu filmi. Bu hafta izleyeceğim. Bakalım Emile Zola'nın diliyle resmen yaşattığı romanın film versiyonunun tadı nasıl...

Küçük Prens, Antoine de Saint-Exupéry: Bu kitap benim içimdeki çocuk. Ve ben içimdeki çocuğu hiç kaybetmek istemiyorum. Bu yüzden Küçük Prens'imi başucumdan hiç ayırmıyorum.
Devamını Oku