Pazartesi, Nisan 30, 2012

RÖPORTAJ | Esra Akdağlı ile spikerlik üzerine




Esra Akdağlı Ankaralı radyo dinleyicilerinin daha yakından tanıyacağı bir isim aslında. Ankara’nın en çok dinlenen radyosu Radyo Vizyon 93'ün güzel sesli haber spikeri.  Bizim kendisiyle yolumuz da aynı amaç için kesişmişti. Başkent Akademi’de birlikte spikerlik eğitimi aldık, dostluğumuz da o günlerden bu yana hala sürüyor.

O güzel bir insan; kalbinin güzelliği yüzüne yansıyanlardan. 

Ve mesleğini de son derece ciddiye alan, haberin hakkını veren başarılı bir haber spikeri. Ekranlardaki ve radyolardaki  artan kirliliğe, yozlaştırılan Türkçe’ye, spikerliği süs bebeği gibi ekrana çıkmaktan ibaret sayanlara rağmen bu mesleğe büyük emek veriyor, her zaman en iyisini yapmaya çalışıyor.

İlk röportajını da benimle gerçekleştiriyor ve bu mesleğin ciddiyetine inanan iki insan olarak spikerliği konuşuyoruz. İşte  Esra Akdağlı’nın yanıtları ve Esra Akdağlı’nın “-ben hali” J ;

-Haber spikerliği son zamanlarda pek çok kişinin ilgi odağı olan bir alan. Ne bu ilginin sebebi sizce?

İnsanlar artık göz önünde olmayı, tanınmayı istiyor. Bu sebeple haberciliğe ilginin arttığını düşünüyorum. Son yıllarda televizyonlardaki haber spikerlerinin artışı da insanların ilgisini çekiyor bence. Ben de yapabilirim diyen, ekran önünde olmak isteyen çok kişi var.

- Sizin spiker olma isteğiniz ve serüveniniz ne zaman ve nasıl başladı?

Çocukluğumda hızlı ve doğru konuşmam, ciddi duruşum herkesin dikkatini çekerdi. Özellikle TRT’deki spikerleri çok izler ve onlar gibi konuşmaya çalışırdım. Aslında uzun yıllar önce spiker olmayı istemiş ancak bir türlü cesaret edememiştim. Bir gün karar verip spikerlik kursuna başladım. Bu büyük bir adımdı benim için. Ardından yaşananlar çok hızlıydı. Eğitmenlerimin ilgisi ve yardımlarıyla spikerliği bir iş olarak yapmaya başladım.

DİLE HAKİM OLMAK BİR SPİKERİN EN ÖNEMLİ ÖZELLİKLERİNDEN BİRİ

-Aslında Türk Dili ve Edebiyatı mezunusunuz. Spikerlikte bunun faydasını ne ölçüde görüyorsunuz?

Evet ben aslında edebiyat öğretmeniyim ve uzun bir süre mesleğimi yaptım. Üniversiteye gitmeden önce de dili doğru kullanmayı çok önemseyen biriydim. Elbette bölümümün bana kattığı çok şey var. Ancak iki mesleğimi de yapmamış olsaydım, yine de aynı özeni gösterirdim dile, bunu çok iyi biliyorum.  Edebiyat mezunu olmamın spikerlikte faydası azımsanamayacak kadar çok. Dile hakim olmak bir spikerin en önemli özelliklerinden biri.

RADYO SPİKERLİĞİNDE HABERİN HER AŞAMASINDA SİZİN EMEĞİNİZ VAR

-Radyo spikerliğinin ayrıntılarını anlatır mısınız biraz da?

Radyoda spikerlik yapmanın televizyona göre hem olumlu hem olumsuz özellikleri var. Öncelikle radyoda yalnızsınız. Haberin her aşamasında sizin emeğiniz var. Kendiniz hazırlıyor, düzenliyor ve okuyorsunuz. Televizyon bambaşka bir ekip işi. Elbette radyoda bizim de çok başarılı bir haber ekibimiz var ancak yine de çalışma anlamında bireysel olmak durumundasınız. Diğer bir konu da kıyafet, saç ve makyaj! JRadyoda elbette bu konuda özgürsünüz. Radyoda bir aileyiz ve çalışanlar çok genç. Bu, insana müthiş bir enerji veriyor. Gençlerle çalışıp genç kalıyorsunuz J Bir radyoda spikerlik  yaptığınızda insanlar ister istemez sizden birçok beklenti içine giriyor. Öncelikle işiniz haber, dolayısıyla tüm güncel gelişmelere hakim olmalısınız. Son dakika gelişmeleri olması durumunda, yayını devam eden programcının yayına girip haber aktarmanız gerekebilir. Bunun yanı sıra radyoda çalışıyorsanız, kendinizi bir anda show programında şarkı söylerken de bulabilirsiniz J

-Doğru Türkçe kullanımı kuşkusuz çok önemli. Ancak ekranlarda ve radyolarda bu konuda fazlasıyla kirlilik görünüyor. Bu sizce neden kaynaklanıyor?

Bunun tek nedeni dile gereken önemin verilmeyişi. Dil yaşayan bir varlıktır. Değişmesi, kendini yenilemesi çok doğal, ancak bu süreçte çok dikkatli olmak gerekiyor. Yabancı sözcük sorunu beni en çok rahatsız edenlerden biri ne yazık ki. Daima “Türkçesi varken” diyorum! Özen göstermek lazım. Yazımda ve söyleyişte çok ciddi hatalarla karşılaşıyoruz, çok üzücü. Özellikle bunları bu işle ilgili kimselerin yapmasını çok daha üzücü buluyorum. Daha de’yi da’yı ayrı mı birleşik mi yazıp yazamayacağını bilmeyen o kadar çok üniversite mezunu insan var ki, çok şaşırtıcı…

BEN HALA ESKİNİN GÜZEL ADETLERİNE, KURALLARINA UYMAYA ÇALIŞIYORUM

-Spiker olmak temelde ve beraberinde sizce hangi vasıfları gerektiriyor?

Bu işe bir bütün olarak bakmak lazım. Haber ciddi bir iş, dolayısıyla bu haberciye de yansıyor. Ben böyle olması gerektiğini düşünüyorum. Bir spiker her konuda dikkatli olmalı. Bir eğitmenimiz söylerdi, sizin artık yolun solundan yürüme gibi bir şansınız yok diye, sıklıkla aklıma gelir. Günümüzde ne yazık ki çok da geçerli olmasa da, ben hala eskinin güzel adetlerine, kurallarına uymaya çalışıyorum elimden geldiğince…
 
 Esra Akdağlı’nın  “-ben hali”

-Güne çikolata  J ile başlarım.

-Keşke spikerliğe daha erken başlasaydım.

-İyi ki  ailem var.

-Her gün mutlaka göz attığım gazeteler Hürriyet, Haber Türk, Milliyet.

-Mutlaka izlediğim programlar  Medya Kralı, Muhabbet Kralı, Gece Gündüz (Yekta Kopan, NTV) 5N1K, Burada Laf Çok, Genç Bakış.

-En çok gündem(siyaset) haberi okumaktan hoşlanırım.

-Okumak istemediğim haberler  3.sayfa haberleri, hayvanlara yapılan şiddet haberleri.

-Yanlış telaffuzuna katlanamadığım üç kelime  şarj,herkes,program.

Devamını Oku

Çarşamba, Nisan 25, 2012

Bence mutlaka...


-Bence mutlaka yapın: Gökyüzüne bakarak başlayın güne. Uyanır uyanmaz. Hava kapalı da olsa, güzel de olsa. Bir kaç dakika izleyince gökyüzünü sabah mahmurluğu falan çabucak gidiyor. Kahvaltılar, kahveler daha keyifli oluyor.

-Bence mutlaka okuyun: Küçük Prens'i okuyun. Hatta başucu kitabınız olsun. Zira hem kendi içinizin rehberi olduğunu görüyorsunuz, hem hayatın.

- Bence mutlaka takip edin: Blogları takip edin! Son zamanlarda blogların medyadaki gücü tartışılmaz. Benim de günlük gazetelerimle birlikte her gün okuduğum bloglarım var. İşte onlardan en sevdiklerim, naçizhane önerebileceklerim Annemlerde Uyuya KaldımFil UçuşuStyleboom, Koray Caner, Maritsa, 10 dakika gecikiyorum, makyajım bitmedi!

-Bence mutlaka dinleyin: Size de oluyor mu bilmem; dönem dönem bazı albümlere, bazı şarkılara takılıp kalıyorum ben. Bu ara Fairuz şarkılarıyla geçiyor günlerim. Bence siz de bu tadı başka yorumu, bu dupduru sesi dinlemelisiniz. Mesela Bahebak Ya Lebnan'la başlayabilirsiniz.

-Bence mutlaka deneyin: Sıra geldi kahveye! :) Kahve benim için vazgeçilmezdir, günüm de gecem de onsuz geçmez. Favori kahvelerim ise geleneksel lezzetimiz Türk kahvesi ve filtre kahve.
Yalnız Türk kahvesi dibek olacak ve ağır ağır pişecek. Filtre kahve konusunda ise Sturbucks CEO'su Howard Schultz gibi düşünüyorum, en güzeli evde yapılıyor.:) Dışarıda içeceksem de Caffé Nero'nun üstüne yok. Denemelisiniz!

-Bence mutlaka uygulayın: Bu madde daha çok kadınları ilgilendirebilir. Güzellik ve bakım konusunda herkesin az çok duyduğu bir mucizeden bahsedeceğim çünkü; gül suyu. :) Doğal karışımların cilde daha iyi geldiğini düşünen biri olarak ben gül suyunu tonik olarak kullanıyorum ve etkisi mükemmel. İçine biraz da kekik koyunca gözenekleri sıkışatırıcı etkisi de oluyor. Bizzat denendi, onaylandı, tavsiye ediliyor. :)

-Ve bence mutlaka her ne olursa olsun mutlu olmanın yollarını arayın. Her zaman bir umut vardır, buna inanın. İlham alacağınız şeyleriniz olsun, ilham alacağınız kişiler olsun. Daraldığınızda, içiniz sıkıştığında rahatlıkla konuşabilecek dostlarınız olsun. Keyifle yiyebileceğiniz yemekler olsun. Her gece uyurken "iyi ki" diyeceğiniz bir şeyler yapın gün içinde.
Güzel bir bakış açınız olsun sonra. Zaten her şeyin başında bu geliyor. Güzel bir bakış açısı ve temiz bir kalp kötü olan, mutsuzluk yaratan her şeyi görünmez yapıyor.
Devamını Oku

Salı, Nisan 17, 2012

RÖPORTAJ | Styleboom'la her şeyden biraz


Bundan üç yıl önce tutmaya başladığı bloguyla tanıdık Styleboom'u ve çok da sevdik. Çünkü o yapılmayanı yaptı; binlerce moda blogu arasından kendi özgün yorumuyla sıyrıldı. Modayı durmaksızın yayılan enerjisiyle, bir akademisyenin detaycı gözüyle, zarafetiyle, kültürüyle, renkleriyle harmanladı binlerce okuyucuya ulaştı. Hala da kitlesini ve sınırlarını genişletmeye devam ediyor.
Moda algısına ve fikirlerine benim de fazlasıyla güvendiğim, blogunun kapısını sıklıkla çaldığım Styleboom’la moda, stil ve güzellik üzerine güzel bir söyleşi yaptık. 
Bir de Styleboom’un "-ben hali’ne" ilişkin sorular sordum; işte yanıtları: J

Styleboom aslında bir akademisyen, ekonomi doktoru. Ama bu kadar emek ve zaman isteyen bir mesleğin yanında blogu da son derece profesyonel. Gündelik hayat, akademisyenlik, bloggerlık… Tüm bunlara 24 saat nasıl yetiyor?

Pek de yetmiyor aslında, dönem dönem birinden diğeri sebebiyle fedakarlık etmek gerekiyor. En çok da uykudanJ Oldum olasi hep çok çalışan biri olduğum için uykuyla da aram yoktur, vücudumun saati de buna programlanmış. Kaç yaşına geldim, adamakıllı uyumayı şu son bir kaç aydır öğrenmeye çalışıyorumJ Tabii en önemlisi zamanı programlamak, hangi gün hangi saatler arası ne yapmak gerek önceden belirlemek. Açıkçası daha az yoğun olduğum zamanlarda bunların hepsi aksıyor, o kadar alışmışım ki sıkışmayaJBir de yaptığın şeyi çok sevmen gerekiyor, çok keyif alman.

EN ÖNEMLİSİ ÖNCELİKLE MODA KURBANI OLMAMAK, MODAYI KENDİNE KURBAN ETMEK

Moda ve alışverişin şöyle bir tarafı da var sanki… Hem fazla tüketiyoruz diye şikayetlenip, hem tüketimden vazgeçemiyoruz. Hem trendleri takip etmek istiyoruz, hem de sürünün parçası olmaktan hoşlanmıyoruz. Bu çelişkilerin sebebi ne sence? Ve denge nerede, nasıl kurulabilir?

Bence en önemlisi öncelikle moda kurbanı olmamak, modayı kendine kurban etmek. Sen onun için değilsin, o senin hayatına güzellik katmak için varJ Bir insan giyinmeye başlamadan önce kendini iyi tanımalı, sadece vücudunu demiyorum ruhunu da, zevklerini, sınırlarını, acabalarını bilmeli. O zaman gördüğün her trendi uygulamıyorsun, sana uygun olanları seçebiliyor, daha önemlisi o seçtiğini kendine göre yorumlayabiliyorsunJEn önemli noktalardan biri de tavrın! Alelade bir giysiyi bile sen giydiğinde sende farklı duruyorsa, bunu sağlamanın tek yolu da “attitude” yani “tavır” dediğimiz şey, duruşun, bakışın, vücut dilin.

Tüketime gelince evet maalesef öyle, şikayet edip, aktiviteye dönüştürmemek de bu çağın en “moda” şeylerinden biriJBence artık uzunca bir süre bu duruma dur demek ya da tüketimi azaltmak zor, en azından moda sektöründe, bu durum sürekli besleniyor ve coşturuluyorken. Bu anlamda bence kendimizi ay tüketmeyelimden ziyade “sürdürülebilirlik” konusunda eğitmeli, ona yönlenmeliyiz, doğal kumaşa, doğal materyale dönüş sanıyorum beraberinde kalıcılığı, bağlılığı da getirecektir. Bunlar da tabii zaman alacak şeyler, her şeyden önce kafa yapısının yeniden değişmesiyle başlayabilecek şeyler. Ve böyle kırılmalar da öyle çarçabuk olamıyor haliyle. J


Türkiye’de moda konusunda bozulan ezberler var mı?

Sokak modası eskiye nazaran daha renkli, daha cesur, daha denemeye açık hale geldi diye düşünüyorum. Tabii Türkiye’de demek ne kadar doğru bilemedim, biz burada bir grup insanız sanki kendi atmosferinde yaşayan ama Türkiye çok büyük ve çok farklı dinamiklere sahip. Yine de şunu görüyorum, muhafazakar kesimde kendi tarzında değişik olmayı seviyor, gençler de, artık anneler, teyzeler de. Kafasının içinde denemeye daha açık ama onu aksiyona dönüştürürken biraz tedirgin ya da çekimser. Bence bu da kırılacak ama ve bence bunda en büyük rolü bloglar ve yerli/yabancı diziler oynuyor.
Sonra tasarımın aşırı derecede uç, sadece bazı kişiler için var olduğu düşüncesi de bence geçiyor, özellikle online alışveriş siteleri ile tasarımın ulaşılabilir hale gelişini herkes görüyor.

BİZ AKDENİZ İNSANIYIZ, RENKLİ OLMA HALİ BİZİM İÇİMİZDE VAR

Senin bozulmasını istediğin ezberler var mı?

Kesinlikle renk! Renkli olma hali bizim içimizde var, biz Akdeniz insanıyız ama bir şekilde de çok göze batma, çok öne çıkma konusunda tedirginliğimiz, belki erkeğin getirdiği bu baskı bizi koyu renklere itmiş. “Kırmızı olsun beş kuruş fazla olsun” diyen, yemenisinin oyalarında kır çiçeklerinin bütün renklerini kullanan, halılarındaki renkler dünya çapında ünlenen bir toplum şehre göçtükçe kararmış, sanırım içi de karardığı içinL Umuyorum şehirde de sokaklar daha renkli olur bir zaman.

Herkese göre göreceli güzelliğin, sana göre olmazsa olmazları neler?

Bence ışıltı güzelliğin tek şartı. O ışıltıyı da ancak içinden çıkarabilirsin; gülmekte, kendine küçük de olsa mutluluklar bulmakta, üzüldüğün şeyleri geride bırakmayı öğrenmekte, başına gelenlere rağmen diğer şanslar için derin ve yeni bir nefes almakta bulabilir insan. Bir de sakin, dingin olma hali, bu da sanırım zarafeti getiriyor ki, bence güzellikten çok da önemli.

Kadınlara vereceğin en önemli stil tüyosu?

Başkalarında görüp beğendiklerini kendileri için aynen uygulamamaları. Kendilerini her anlamda çok iyi tanımaları.

Erkeklere vereceğin en önemli stil tüyosu?

Detaylara önem vermeleri, aksesuar konusunda kendilerini geliştirmeleri.

Styleboom’un “-ben hali”

-İyi ki doğmuşum. J

-Keşkebir sürü sevimli macera yaşayan bir çizgi karakter olsaydım.

-Hayattaki jokerim empati yeteneğim.

-Bence en güzel yaş okula başlamadan önceki yaşlar. J

-Yakın vadede hayata geçirmek istediğim, beni en çok heyecanlandıran hayalim tamamen bende saklı çünkü hayalleri ve planları konuşunca onların olmayacağına inanırım.

-Yeni bir yerler, yeni bir şeyler keşfedebildiğim zamanlarda çok mutlu olurum.

-En çok kullandığım kelimeler hani,  kociş, arkadaşlar. J

-Her gün mutlaka baktığım gazeteler maalesef artık yok, çünkü verdikleri habere inancım yok. Ama Radikal’den bazı yazarları, BirGün’ü, Huffington Post’u gün be gün takip ediyorum.

- Köşe yazarlarından Özgür Mumcu’yu, Yıldırım Türker’i, Ezgi Başaran’ı, Gülse Birsel’i okumadan geçmem.

-Kaçırmadan izlediğim televizyon programı yokama Disko Kralı ve Medya Kralı en heyecanla beklediklerimdir.

-İş güç nasıl sorusu artık sorulmasın istiyorum.

-Unutamadığım, hatırladıkça beni mutlu eden yorum öyle çok kiJ Enerjik olanların hepsi diyeyim.

Fotoğraflar için kaynak: style-boom.blogspot.com
Devamını Oku