Perşembe, Ağustos 16, 2012

TATİL | Renkli ve telaşsız

Geçtiğimiz hafta sonunun ardından rutinime dönmem hayli zor oldu. Öyle ki hala alışabilmiş değilim. Belki gelir gelmez koşturmam gereken işlerin fazlalığından bilemiyorum. Ama aklım hala Çeşme’de.


Çeşme hemen her İzmirli gibi benim için de çok farklı. Son dönemlerdeki popülaritesine aldanıp eskiyi unutmuyor bir defa. Bu yüzden biz İzmirliler için vefalı mı vefalı bir dost. Yeni keşfedenlere, merak edenlere de kapısı açık ancak büyüyen kalabalığına rağmen hiçbir zaman huzurda kusursuzluk etmiyor, onun için hep yer var.


























Sokakları, aslı bozulmamış yapıların verdiği o sıcaklık, arnavut kaldırımları, rengarenk tezgahlı takıcıları, nefis kumruları, leziz mi leziz sakızlı kahveleri ve dondurmaları biraz da benim için Çeşme'yi Çeşme yapan.



Dolayısıyla o cıvıl cıvıl sokaklarda doya doya yürümeden, adım başı durup bir şeylere bakmadan, Kumrucu Şevki'de kumru yemeden, Veli Usta'nın sakızlı dondurmasını, Alaçatı Orta Kahve'nin muhteşem Türk kahvesini tatmadan olmaz! :)



 Peki kalabalıklar arasındaki uzunca saatlerin ardından yoruluyor musun, bence hayır. Günün her saati, her dakikası yorgunluğu dışlarcasına canlı tutuyor insanı Çeşme. 



Bünyeye tüm yıl yetecek huzuru depolayacak her şey mevcut. Gecenin huzuru da bir başka. Sabaha kadar eğlenmeyi tercih etmediysen, sessiz de bir köşeye çekildiysen ay ışığı, dalga sesi, tenine tatlı tatlı değen rüzgar... Tüm bunların yanında hayal kurmak da bedava. :)

  

Çeşme'de hemen her sokakta görebileceğiniz bu güzel begonviller sonra... Pembenin nasıl güzel bir tonuysa içine işliyor insanın. Beyazlarıyla uyumları da muhteşem.




İşte benim bu hafta sonum böyleydi Çeşme'de. Dinlenerek, telaşsız, hiçbir yerde aynı tadı alamadığım denizinden gün batımına kadar çıkmadan, hiç vicdan azabı duymadan Çeşme lezzetlerinin tadını çıkararak, cennette bir yerlerde kaybolmuşçasına.. Sonuç olarak son derece dinginim, hala da etkisinden çıkabilmiş değilim. 

Devamını Oku