Cuma, Nisan 05, 2013

-BEN HALİ | Yakın geleceğe erken yolculuk :)


Mart boyunca bir ortaya çıkıp bir gizlenen bahar sanırım artık gitmeyecek. Baharın gelmesi iyi hoş da o gelince zorlaşan bazı şeyler var. Bunların en başında da çalışmak var. Özellikle şu bir ayda çalışacak ve halledecek çok şeyi olan ben kafamın başka yerlere, başka şeylere kaymasına engel olamıyorum! Bir de yolculuğa bayılan ve ne zamandır hiç yolculuk yapamayan bünyemi hesaba katınca her şey daha da zorlaşıyor.
Kafamda bazı rotalar var. Ama üzerimde bunca yükle yapmam zor, umarım kısacık bir süre sonra gerçekleştirebilirim hepsini. Sonra da kendimi ödüllendirmeyi planlıyorum. :)


  • İlk olarak Çeşme. Bu post'umda bu yazki hem renkli hem telaşsız, cennette bir yerlerde kaybolmuşçasına, dinginleşip döndüğüm, pamuk gibi olduğum kısa Çeşme tatilimi yazmıştım. Üstünden epey zaman geçti ve ben aynısından yine istiyorum. Yenilenmek, gevşemek, umursamamak sizce de en çok yaza yakışmıyor mu...
  • İkinci karede ise İstanbul Çengelköy var. Fotoğrafı çok sevgili Bilun Şen'in blogundan aldım ve aslında Çengelköy planı da onunla yapıldı.:) Bilun'un blogunu zaten bayıla bayıla takip ediyordum, maharetli ellerinden çıkan şeyleri, taa oralardan bile yansıyabilen güzel kalbini çok sevmiştim. Şimdi ilk İstabul ziyaretimde Çengelköy'de bir blogger kahvaltısı planımız var; bence şahane olacak! :)

  • Ve Eskişehir. O kadar özledim ki anlatamıyorum bile. Geçen koca dört yılın ardından bu iki senelik ayrılık çok fazla geldi. Benim gibi Eskişehir özlemi tavan yapmış can arkadaşlarla Papağan'da çibörek yiyerek, emektar Ciğerci Sedat'a bir uğrayarak, Adalar'da şöyle bir turlayıp rastgele bir kafeye oturarak, 24 saat renkli Barlar Sokağı'nı tabii ki ihmal etmeyerek, tramvaya binerek güzel bir Eskişehir nostaljisi yapmayı planlıyoruz. Yazarken bile buruklaşıyorum. Keşke hiç bitmeseymiş! 
  • Eskişehir'e gidip bu güzelliği görmemek olur mu, o listenin en başında. Yıllar yıllar önce 'kola keyfi' yaptığım bu sarı kuzuyla arkadaşlığımız ilk doğduğumuz anlara dayanıyor. Farklı şehirlerden sebep arada görüşülemeyen yıllar olsa da kopma hiç olmadı. Ailelerimizi örnek alıyoruz, bizim dostluğumuz da onlarınki kadar güzel ve biz de üçüncü kuşaklara taşıyacağız; buna eminim! <3


Biriken işlerim ve yoğunlaşan tempom gibi biriken kitaplarım da var. Ama onlar daha çok merak uyandırıyor. İşte yakında başucuma gelecek olanlar;
  • İlk sırada Ece Temelkuran'ın Düğümlere Üfleyen Kadınlar'ı var. Yazılarını ve kitaplarını yıllardır çok severek okurum ben Ece Temelkuran'ın. Ancak roman için  aynı şeyi söyleyemiyorum. Bunu söylerken de Muz Sesleri'ni baz alıyorum ama önyargının da Ece Temelkuran'a haksızlık olacağı düşüncesindeyim. Bu romanında yazıları için hissettiklerimi hissedebilmeyi diliyorum. 
  • Ben hala Birand'ın gittiğine inanamayan ve gidişini kabullenemeyenlerdenim. O gazetecilikte bir ekoldü ve bu kitap da o ekolden gelen Can Dündar'ın kaleminden. Henüz birkaç sayfa göz atabildim; Can Dündar'ın kalemi bu defa Birand için su gibi akıp gitmiş...


  • Söyleşi çok başka bir şey. Çok ince çizgileri olan zor bir alan. Bu alanın en başarılı temsilcilerinden Sayım Çınar'ın söyleşilerinden oluşan bu kitabını da keyifle okuyacağıma eminim.
  • Uzun zamandır okumak için hazırda beklettiğim ama araya hep başka kitapların girdiği bu üç kitaba bir yenisi daha eklendi; Murat Menteş'in Ruhi Mücerret'i. Bu hafta Milliyet Kitap için bir başka kitaplayım. Sonrasında daha fazla ertelemeden sıra bu dörtlüde.









Devamını Oku