İzmir'e Nisan gelince işte böyle oluyor. Evet, hava bazen bir açıp bir kapayarak fazla naz tuz yapıyor ama yine de benim gönlümde baskın çıkan renkler oluyor. Yeşilin ve kırmızının bu tonu kendini bahara adamış, sarıyla mavi de yukarıdan el sallıyor; ben de her seferinde onların peşine takılıyorum. Arada bir havanın bozmasını da o yüzden pek umursamıyorum.
Bir kitap fuarı gününde bu fotoğrafta da mesela güneş tam yüzüme vurmuş. Zamanlama biraz manidar çünkü saat akşam beş suları :o Tam akşam değil ama sabahın çoktan geçtiğinin ve vuran güneşin sabah güneşi olmadığının altını çizmeliyim. :p
Benim için Nisan'ı bambaşka güzel yapan şeylerden biri de İzmir'de Kitap Fuarı. Yaşımın tek rakamlara tekabül ettiği yıllardan bu zamana babamla kazandığım en keyifli rutinim. Fuarın başladığı ilk haftasonu yapılan kahvaltının ardından günün kalan kısmının teması yıllardır baba-kız-kitap üçlemesinden oluşuyor. Rutini keyifli yapan kısım da sanırım bu.
Biz de fuarın ikinci gününe rastlayan ilk ziyaretimiz de babam ve kardeşimle yine ellerimiz kollarımız dolu dolu çıktık. Yeni çıkanlar arasında kaybolduk, okunmamış eskilerden seçkiler yaptık. Orada olduğumuz süre içinde her kitap yalanıp yutulabilir lezzette görünüyordu. Yayınevlerinin indirimleri de kreması olmuş; biz de bu tada duyarsız kalamadık. :)
Fuar yine her zamanki kalabalıklığındaydı. Geçen senelerden farklı olarak ise bu sene sahaf temasına hayli geniş yer ayrılmış. Kitapların birbirine sokularak ve her birinin kendi izini kararak oluşturduğu kocaman bir dünya bence sahaflar. Keşke daha da çoğalsalar.
Onun dışında bir güzellik daha yapılmış ki iyi mi kötü mü olmuş ben karar veremedim. Artık imza günleri için birçok yazarda imza salonları kullanılıyor. Bu kitap imzalatmak istemeyen okurlar açısından güzel ve standları daha rahat gezme şansı veriyor. Ancak fuar da bana o sırada bekleyerek, o sıralardan oluşan kalabalığı zigzaglarla aşarak güzel gibi geliyor. Kendim de zamanında üç saat beklediğim kuyruklardan yola çıkarak konuşuyorum :) O sıralarda muhabbetin, sıra ilerlerken incelediğin ve hiç aklında yokken aldığın kitapların tadı çok başka mesela.
Ve bu pazar bitiyor fuar. Yani yarın son gün. Eğer gitmediyseniz pazar kalabalığı falan demeden bence mutlaka gidin. Kendinize göre bir şeyler bulamamanızın imkanı yok. Sonra o kitap kokusu, kitap dokusu, ayraçlar, film afişleri, dergiler, çeşit çeşit defterler, ajandalar; bunlarla geçen gün kötü hissetme şansı da tanımıyor. :)
Herkese mutlu haftasonları! :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder