Günlerdir yazamıyorum. Daha doğrusu yazmaya vakit bulamıyordum. Daha acısı bu aralar sadece uyumaya vakit bulabiliyorum. Hatta gecelerle gündüzler birbirine kördüğüm olmuş ayıramıyorum desem de abartmış olmam. :o Bu kadar sızlanmamın sebebi de geçirdiğim kısacık ama çok huzurlu üç günün ardından bastıran şiddetli yoğunluk karşısındaki şaşkınlığım. Yine bu fotoğrafların çekildiği güne ışınlansam olmaz mı!
Tatil bazen -özellikle kısacık bir zaman dilimine sığdırılacaksa- yakınlarda uzaklaşmak demek. Saate bakmamak, telaş yapmamak, alarm kurmamak, yemeden içmeden çekinmemek demek. Dalga sesleriyle deniz kokusunun evinde misafir olmak, beynindeki tüm o pürüzlerden kurtulmak demek.
Bu post da benim yakınlardaki en güzel uzağım Çeşme'den. Her geçen yıl artan kalabalığıyla bu özelliğinin artık belli aylara mahsus kalacağını düşünsem de, Mayıs ortasında dahi Alaçatı'da zar zor yürüsem de bu gerçeği sanırım hiçbir yer değiştiremeyecek.
Alaçatı'da taş yapılara, güzel sokaklara, Marina'da rengin türlü tonlarına, Altınkum'da denize, Dalyan'da balığa doymanın tadı sanki başka hiçbir yerde olmayacak. Bu kadar iltimas belki de Çeşme'nin ilk göz ağrım olmasından. Ve yerini bir haftada bile hemen belli etmesinden.
Ama bu yaz bambaşka rotalar da var listemde. Sait Faik'in dediği gibi fena halde "seyahatler çekiyor içim". Öyle ki gezi temalı bir defter oluşturup notlar bile almaya başladım. Hem bu sayede belki yakınlarda keşfedeceğim başka uzaklarım da olur. Hele bir de şu sıralar olduğu gibi insan üstü çalıştığım günlerde; biri olmasa diğeri beni birkaç günlüğüne yanına alsa... Şahane olur!
Herkese mutlu haftalar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder