Perşembe, Mayıs 31, 2012

-BEN HALİ | Üniversite yılları


“Geri dönme şansınız olsa hayatınızın hangi yıllarına dönmek isterdiniz?” Dönem dönem hepimize sorulan, arada da kendimize sorduğumuz bu klasik sorunun yanıtı benim için üniversite yılları. Üniversite yılları diye anacak kadar uzak bir geçmiş olmasa da, okulum henüz geçtiğimiz yıl bitmiş olsa da ben şimdiden baya özlüyorum üniversite hayatını.
Artan özlemim sebep oldu; o güzel dönemleri yazmak istedim ben de bu postta. Hem biraz geçmişe gitmek için, hem de naçizhane izlenimlerimi, edindiklerimi sizlerle paylaşmak, bu post aracılığıyla sizin anılarınıza da ortak olmak için. J
İşte benim dört senemin özeti;

Küçükken... Daha birinci sınıf :)
Bebeklikten başlar, aynı üniversitede devam eder, hala devam eder :)

Küçücükken... Daha birinci sınıf :)
Birinci sene: Ve ilk yıl! Yaşadığınız şehir dışında geçiriyorsanız üniversite yıllarını, aileyle ilk uzun süreli vedalaşma! On sekiz yıllık hayatına yerleştirdiğin dostlarınla ağlaya sızlaya ayrılık. Benim için çok zor olmuştu.
Eskişehir’e gittiğim ilk aylarda “Ben bu şehri hiç sevmedim, ailem arkadaşlarım İzmir’de, İzmir’den güzel şehir yok”  diye sızlanarak somurtmuştum. Şimdi düşününce yazık etmişim o zamana diyorum.
Ama gel gör ki o zaman öyle olmuyor. J Yurda atılan ilk adım, telefon sesinden, hatta terlik sesinden bile rahatsız olan ilk oda arkadaşım, sonra kimseyi tanımıyorsun… JHadi gel somurtma, sızlanma. J
Sonraki sabah farklı bir oda talebi için yurt görevlisinin yanına gidince, daha normal ve hatta gayet keyifli oda arkadaşlarım olunca baktım o kadar da kötü bir yer değilmiş yurt. Okulu sevince, hatta ilk gün tanıştığım güzel insanlarla paylaşımlarımız çoğalınca baktım Eskişehir de kötü bir şehir değilmiş. J Öğrenci şehri diye bilinen bir kent olduğu için olsa gerek, pek çok arkadaşım da benim gibi ailesinden, evinden kopmuş gelmiş ve yalnız değilmişim… O sebepten ilk yadırgama halim çabuk geçti.
Sonra birlikte şehri keşfe çıktık, birbirimizi tanımaya çalıştık. Çok güldük, çok eğlendik, geceleri sabah yaptık. Güven duygumuz da normalden bir doz fazlaydı, çünkü orada birbirimizin ailesiydik. Tüm bu güzel günlerle nasıl bittiğini anlamadığım ilk senemin sonuna geldik. Okula ilk gittiğim günlerdeki İzmir’de bir üniversiteye yatay geçiş fikrim de çoktan silinmişti. J Benim için her şey çok güzeldi, yaz tatili çabucak bitseydi de Eskişehir’e gitseydim artık…

Çocukluktan, en en kıymetlilerden... Hep sıcacık bir omuz. 
İkinci sene: Tatil geçti. Bir kısmı bölümden arkadaşlarla yapıldı ve o kısmı da çok güzeldi. JEylül ayı da gün sayarak geçti. 2007-2011 yılları süresince en yakın arkadaşım olan bavullarımı hazırlamaya baya önceden başladım ve Eskişehir’e döndüm. J
Yurt hayatını çoğu kişi sevmez aslında ama ben çok seviyordum, yurdu güzelleştiren arkadaşlar vardı çünkü. O arkadaşlarla her şeyi paylaştık. Birlikte yaşamanın verdiği avantajla bakışlarımızdan ne söylemek istediğimizi anladık. O yüzden ‘eve çıkma’ fikrine de pek yakın gelmedik.
Yurt böyle keyifliydi, okul fena gitmiyordu. E ama üniversite okuyorduk. Bir şeyler katmak da lazımdı kendimize, ilk senenin acemiliği bitmişti, sadece gezip eğlenmekle de olmaz. J Okul aktivitelerine eğildik biz de yavaştan. Ki bir özeleştiri, şimdi keşke ‘daha erken davransaymışım’ diyorum. Ve birt tavsiye daha üniversiteye başlamayanlara ve hala devam edenlere; her anı, istisnasız her anınızı her anlamda zenginleştirin. J
Çünkü zaman çok hızlı geçiyor, bitmez denilen o yıllar öyle de bir bitiyor ki! J Ben de nasıl geçtiğini anlamadığım iki yıla yakın bir süredir  Eskişehir’deydim. Artık galiba oturmuştu hayatım ve öyle rutininde geçecek sanıyordum kalan süremi. Gel gör ki öyle olmadı, ha iyi ki de olmadı çünkü olması doğasına aykırı olurmuş.
Ne anlamda olmadı… Çok iyi diye tanımladığım insan sayısında önemli bir düşüş yaşandı. Kendi adıma ilk garip ve güvensizlik problemi yaşadığım arkadaşlarımı Eskişehir’de tanıdım. Bunu yaşamayan bir üniversiteli de şimdiye kadar görmedim. Zira istesen de istemesen de, hep bahsedilen hayattaki o fazlalıkları ama tanınması gerekenleri tanımadan olmuyormuş.

Bir Genç Bakış günü :)


Üçüncü sene: İkinci sınıf yazını önceki yazın aksine ‘çabucak İzmir’e gideyim’ modunda bekledim. Çünkü canım acımıştı. Hiç inanmasam da, ‘sen iyi olduktan sonra herkes iyi’ diye düşünsem de yok… Öyle değilmiş. Dünyada o kadar insan varken hep iyisi denk gelmiyormuş. Ama aslolan kötü durumda bile iyi kalabilmekmiş, hatta hayatın büyük bir bölümü için bu denebilir sanki.
Baktığında normal görünüyor insanlar gözüne, “iyi” diyorsun ama bunun psikopatı var, ruh hastası var, dedikoducusu var, yalancısı var, kimlik bunalımı yaşayanı var, sevgilisi için kendini öldürmeye kalkanı bile var.J Sonuç olarak türlü kişilikte bir sürü insan var. Pek çok çeşidini tanıdım ben de.
Ama yine şanslıydım, çünkü yola devam edebildiğim iyi arkadaşlarım hala vardı. “Artık kimseye güvenmem” derken karşıma hala kardeş gibi olan ve öyle kalacak olan güzel insanlar çıktı. Zor zamanlarda güçlenen ve sınanan dostluğa da daha sıkı sarıldım. Artık daha da bir güçlenmiştim.  
İkinci sınıfta ‘yavaştan’ başladığım kendimi başka yönlerde geliştirme isteğime yoğunlaştım sonra. Okul aktivitelerine daha çok sarıldım, şuan çok severek yaptığım blog yazarlığına başladım. Artık yurtta yaşamıyordum ve daha çok gezmeye başladım. Çevre illerdeki arkadaşlarımla birbirimize ziyaretler yaptık. Oturdu sandığım Eskişehir’deki hayatım bu defa oturuyordu galiba…

Canlar! İlk günden son güne, hala böyle ve hep böyle :)
Tanışma şeklimizden daha fazlası olduk ve
 o benim güzeller güzeli dostum :)

Dördüncü sene: Diğer üç seneden daha farklıydı benim için. Gelecek için aldığım kararları uygulama bakımından daha aktiftim çünkü son yılımda. Ekonomi okuyordum ama yapmak istediklerim daha başkaydı. Gazeteci olma hayalim vardı, ucundan kıyısından blog yazarlığıyla adımlar atıyordum ama daha fazlası olmalıydı.
Her anı koşturarak geçen günlerimin ve emeklerimin karşılığı olarak bir şehir daha girdi hayatıma. İstanbul. Ah İstanbul! Büyük aşk İstanbul! J
Artık stajyer bir muhabirdim Milliyet gazetesinde ve İstanbul, Eskişehir, İzmir üçlemesi vardı hayatımda. Şikayetçi değildim hatta dolu geçen her dakikam için mutluydum, ve daha da fazlasını istiyordum. Dayanamadım, bu üçlüye bir de Ankara’yı ekledim. JSpikerlik sunuculuk okulumla birlikte iki okulum oldu. Her şeye vakit yaratmaya çalışırken çaldığım da uyku oldu; trenlerde, otobüslerde uyuyakaldım. Bu yoğunlukla balık eti halimden eser kalmadı (ki bu da iyi oldu J). Ama pişman mıyım; hayır hem de hiç.
Çünkü tüm bunlarla tek başıma bir şeyler yapabilmenin ve başarabilmenin güzelliğininin tadına vardım. Sonra da bir daha bırakamadım. Dört senenin en büyük armağanı da kesinlikle bu oldu diyebilirim. Ağır bavullarla gezsem de sürekli, iki saatlik uykularla hatta bazen sıfır uykuyla dursam da hayallerim vardı ve yapacak gücüm de vardı o yüzden tüm o yorgunlukları boşverdim.
Sıkıştığım zamanlar oldu, Eskişehir’i ihmal etmem gereken zamanlar oldu. Ama işte hayatımın en güzel kazançlarından oradaki can dostlar toparlanmama da yardımcı oldu. Okulda yerime imzalar mı atmadılar, sınav için notlar mı bulmadılar, projelere adımı mı yazdırmadılar, toplu kütüphane çalışmalarıyla kalacağım dediğim sınavları mı geçmedim… Saymakla bitmez ve onlara teşekkür de bitmezJ

Beraber yürüdük :)

İşte böyle bir dört senem geçti ve baktığımda da “iyi ki”ler ağır basıyor. Böyle böyle çok şey öğrendim çünkü. Dümdüz değil yol onu öğrendim, kötü olan her şey bir basamak ve seni daha üste çıkarıyor onu öğrendim. Hayal kurmanın ve onlar için çaba harcamanın güzelliğini gördüm. Bakış açım genişledi, ön yargılarım kırıldı, ömür boyu hatırlayacak hocalarım oldu. Birlikte yürüdüğüm, birlikte yürüyeceğim çok güzel dostlarım oldu ve sayelerinde ailemden başka bir ailem daha oldu.
Şimdi de hayatımı bu yaşadıklarımın büyük katkısıyla şekillendiriyorum. Hayat dediğimiz şeyin yorsa da, üzse de  şeytan tüylü bir şey olduğunu ve onu aslında hepimizin çok sevdiğini o yılların katkısıyla daha bir iyi görüyorum. Bir de gerçekten baya özlüyorum. Üniversite denilince, Eskişehir denilince, televizyonda Eskişehir’i görünce, en basitinden yolda 26 plaka görünce… Heyecanlanıyorum. Anılar canlanıyor… J


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder