Pazar, Kasım 24, 2013

DÜNYA HALİ | Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesi


Eskişehir'e gitme kararımız kesinleşince gezmek istediğim yerlerin başında Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesi geliyordu. Bu sene Mayıs ayında açılan müze Madam Tussaud Müzesi'nin Türkiye'deki ilk örneği olacaktı. Heykeller de aynı zamanda usta bir heykel sanatçısı olan Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'in elinden çıkınca merağım katlanmıştı.

Biz de hafta sonuna sığdırdığımız Eskişehir gezimizde ilk olarak cumartesi müzeye gittik. Ancak öyle uzun bir sıra vardı ki o gün giremedik. Bir de son zamanlarda Eskişehir'e düzenlenen turlar da artmış, tur kalabalıklarından girebilmek hele ki daha zordu. Hal böyle olunca tek umudum pazara kaldı. Ve pazar günü meraktan uyku tutmayan bünyemle 7'de ayaktaydık. :)

Pazar günü müzeyi gezebilmek için erken bir saatte sıraya girmemize rağmen biraz kuyrukta bekledik. Ama geç çıksak o gün de giremezdik. O yüzden benden söylemesi, müzeyi hafta sonu gezecekseniz erkenci olun. :)

Müzede ise beğenmediğim hiçbir şey yoktu. Gelen konukların valizleri, kabanları, poşetleri vs. koyabileceği vesityerden içeride bulunan fotoğrafçılara, seslendirme efektlerine kadar her şey çok ince düşünülmüş ve üzerine çok emek verilen bir yer olmuş. Ancak en sevdiğim yanı müzeden elde edilen gelirin engelli ve kız çocuklarının eğitimine gitmesi oldu.


Yılmaz Büyükerşen biraz da bu yüzden bambaşka işte. Sayesinde şehir hem her geçen gün daha çok sanat ve kültür kokuyor, hem de Yılmaz Hoca yoktan var ettiklerinin kazancını böyle kutsal şeyler için harcıyor.

Bir de halkını iyiye layık görmek...Yılmaz Hoca aynı zamanda halkını hep en iyisine layık görenlerden. 'Londra'nın Madam Tussaud'ı var bizim neden olmasın' diye onca işin arasında böyle ince ve kıymetli bir işe de vakit ayırabiliyor.

Biraz da müzeden kareler;



Öncelikle parlayan yüzler için özür diliyorum. Ama en çok etkilendiğim bölümlerden olduğu için paylaşmadan da edemedim. Öyle ki tam yüzlerin seçildiği gerçek görüntüde Cumhuriyet'in neden bayram olabilecek kadar güzel olduğunu daha iyi hissediyorsunuz.


Bu görüntüde şunu düşündüm: ben Ülkü Adatepe'yi hep böyle hatırlamak isteyenlerdenim.





Müzede güzel yazarlar, güzel şairler vardı.


Burası da eski Türk filmleri kokan kısımlardandı. Kılıcını kuşanan bir Cüneyt Arkın, sert ama babacan Hulusi Kentmen. Hafızamızda en çok yer edinenlerden değiller mi? :)


Gitmişim o kadar Söz Sende'ye konuk olmuşum! Biraz Balçiçek Hanım'daki program ciddiyetinden değil mi? Ne gezer; poz verme derdindeyim. :)


Beyaz ve Eskişehir. Eskişehir'de okuyan her öğrenci orayla biraz özdeşleşmiş olmak ister. Bence Beyaz o öğrencilerin hem en çalışkanlarından hem en şanslılarından.


Asil ve zarif kadın Zuhal Olcay...




Hababam Sınıfı da oradaydı. Hafize Ana her zamanki gibi güleç :) Badi Ekrem biraz yaşlanmış, Kemal Sunal bildiğimiz Kemal Sunal... Bu bölüm yüzümde en tebessüm oluşturan bölümlerden biriydi.



Yılmaz Hoca sporcuları da atlamamış. Ve burada dikkat çekmek istediğim bir nokta daha var. Eskişehirspor'lu Fethi Heper profesyonel futbolcuyken profesör olmuş tek futbolcumuz. Kendisi aynı zamanda maliye profesörü. Birden çok mesleği olan insanlara ne kadar hayran olduğumu daha önce de belirtmiş miydim...



Yıldız Kenter-Müşfik Kenter. Yine aynı tevazuyla karışık zarafet yok mu tavırlarında... Ne özel insanlar,ne özel sanatçılar... 


İş dünyası da oradaydı. Sabancı'lar, Koç'lar... :) Benim favorim ise şıklığıyla ve jantiliğiyle her daim göz dolduran Rahmi Koç. :)



Gezerken bir de baktım ne göreyim; Pretty Woman'la da karşılaşmışız! :) Sandalyesini görünce hemen geçtim, hatıra fotoğrafımız oldu. :)


Barış Abi... En özlediklerimden ve özellikle biz 'Adam Olacak Çocuk' kuşağının en sevdiklerinden... Gitarıyla o da oradaydı. Ama ben yanına geçince gitarını kapatmışım. :)


Bu topraklardan bir Aşık Veysel geçmiş. Hatırası, türküleri ne büyük gurur bize, ne büyük miras... 


Çok kıymetli hekimlerimiz de oradaydı...


Görüldüğü üzere fotoğrafta aşikar bir çaba içindeyim. :) Ama yapacak bir şey yok gözü Angelina'dan başkasını görmüyor. :p


Albert Einstein ve ona ayrılan bölümün konsepti benim çok hoşuma gitti. 


Ve Mevlana... Yaşadığımız sürece ondan okuyup, ondan öğrenmek çok büyük zenginlik değil mi... (pek tabii Gülben Ergen'leşmeden. :o ) Heykelini gördüğümde aklıma bir kez daha, ilk bu geldi... 



Yılmaz Hoca aynı zamanda sarı basın kartına sahip bir gazeteciymiş. Bu da kendi heykel yaparkenki heykeli. Azerbaycan'ın müzisyen kültür bakanı var diye hep kıskanrdım ama böyle zamanlarda aklıma Yılmaz Büyükerşen'i getiriyorum. :) Onların çok kıymetli müzisyeni ve bürokratı Polad Bülbüloğlu varsa; bizim de hem sanatçı, hem gazeteci, hem akademisyen belediye başkanımız var. :)


Ve bana göre o Türkiye için misal teşkil edecek ender insanlardan. Bugüne kadar yaptığı her şey zaten hep çok özgün, çok farklı oldu. Ama bu müze bambaşka olmuş. Kıymetli emeği için ellerine sağlık... Henüz ziyaret etmemiş olanlar için de hararetle tavsiye...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder